11 Ekim 2014 Cumartesi

Riga

Bugünkü durağımız Letonya’nın sevimli ama bir o kadar da tarih kokan Baltık Denizi kıyısındaki başkenti Riga J Riga Riga Riga Riga ….

Birçok eski yerleşim yerleri gibi Riga’da su kenarında kurulmuş bir şehir. Yalnız kendisi su kenarında olma konusunda oldukça şanslı sayılır. Şehir Baltık Denizinin kıyısında olmakla beraber ortasından da Daugava Nehri geçmektedir. Daugava, Letonya’nın en büyük nehriymiş. Daugava, nehrin Letoncadaki ismi olup, “büyük su” anlamına gelmekteymiş. Riga ile ilgili açıklamalara geçmeden tüm turistlerin merak ettiği bazı temel bilgileri vermenin yararlı olacağını düşünüyorum J

Ülke: Letonya (İngilizce: Latvia)

Para Birimi: Euro (Avrupa Birliği'nin ortak para birimi olan Euro'yu kullanan 18'inci ülkedir. 01.01.2014 de Euro kullanmaya başlamışlar. )

Dil: Letonca ya da Latça. Riga’daki nüfusun büyük bir kısmı Rus olduğundan Rusça da anlaşılan bir dilmiş.  (Turistik bölgelerde İngilizce ile rahatlıkla seyahat edebilirsiniz. Genç nüfusun büyük çoğunluğu İngilizce konuşabilmektedir.)

Riga’ya İstanbul’dan direk uçuşlar bulunmaktadır. Fakat şahsi görüşümü söyleyecek olursam, sadece Riga’yı ziyaret etmek için bir gezi planı hazırlamayın. Riga bir gün içinde gezilip her şeyi yapabileceğiniz kadar küçük bir şehir. Ben müzelerin hepsini gezerim, gezdiğim yerleri sindire sindire gezerim derseniz 2 gün yeter. Hadi bilemedin 3 gün ama 3. gün sokakları ezberlersiniz sanırım J

Riga’ya ulaşım için önerim Baltık denizi ülkelerinden gemi yolculuğu ile gitmenizdir. Bir süreliğine Stockholm’de yaşadığımız için, eşimle ben deniz yoluyla Riga’ ya gittik. Stockholm’den gün aşırı kalkan gemilerle 17-18 saat süren bir deniz yolculuğuyla Riga’ya ulaşabilirsiniz. Kendinize ait kamaranızda istediğiniz zaman dinlenebilir, sabaha kadar süren gemideki eğlencelere katılıp, farklı bütçelere uygun restoranlarından birinde yemek yiyip, isterseniz de Free-shop dan alış veriş ederek bir çok şeyi gemi de yaparak oldukça eğlenceli bir yolculuk sonucunda Riga’ya ulaşabilirsiniz (Tur şirketi sahibi gibi konuştum sanki J )

Riga’nın İsveç kadar güvenli olmadığını farklı sitelerde eminim okumuşsunuzdur. Fakat öyle gözünüzün korkacağı gibi bir şehir de olmadığını düşünüyorum. Her türlü olumsuz duruma karşı dikkatli olmakta yarar var tabi ;)

Şehirdeki gelir dağılımındaki farkı hemen fark edeceksinizdir. Komünizmin etkilerini her ne kadar silmeye çalışsalar da ara ara gözünüze çarpan gelir farkını gösteren işaretleri yakalayacaksınızdır. Bir tarafta gerçekten ihtiyacı olduğunu giyim kuşamlarından anlayacağınız insanların yanında son model arabalara binen, markalı kıyafetler giyen insanlar da şehir içinde gözünüze çarpacaktır.

Kısaca Letonya’nın yakın tarihinden de bahsetmek yararlı olabilir diye düşünüyorum. Zira beni düşünceden düşünceye götüren farklı bir bağımsızlık hikâyesi vardır kendisinin. Letonya 1991 yılına kadar Sovyetler Birliğine bağlı bir ülkeymiş. Baltık ülkelerinden Litvanya, Letonya ve Estonya halkı 23 Ağustos 1989 da el ele tutuşarak Tallinn’den Riga’ya ve buradan da Vilnius’a kadar uzanan 600 kilometrelik bir zincir oluşturup dünyaya bağımsızlık isteklerini duyurmuşlar. Bundan 2 yıl sonrada Letonya bağımsızlığını ilan etmiş. Bu üç ülkenin oldukça medeni şekilde bağımsızlık isteklerini önce dünyaya duyurmaları ve arkasından da özgürlüklerini kazanmaları bize oldukça ilginç geldi doğrusu. Ekonomik olarak kendilerini tam olarak toplayamamış ve komünizmin üzerlerinde yarattığı bazı etkileri tamamen silememiş olsalar da bence tuttukları yol oldukça başarılı.

Riga, 2014 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiş. Bizim gezimizde 2014 yılında olunca etrafta bunun için yaptıkları farklı düzenlemeleri ve reklamları da görme şansımız oldu. Hatta gezimizin Cumartesi günü olmasından mı yoksa her zaman mı var bilememekle beraber, şehrin merkezinde farklı noktalarda turistlere yardımcı olan gençleri bile gördük. Hatta yaşadığımız bir şeyi de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Elimizdeki haritada hangi yöne gitsek diye düşünürken genç bir bayan yanımıza gelerek yardımcı olmasını isteyip istemediğimizi sordu. Yaptığı incelik çok hoşumuza gitti doğrusu. Belki küçük bir şey ama bizim artık bu konuda anlatacak bir hikâyemiz olmuş oldu J Ne de olsa Avrupa ülkesi arkadaş…

Şehir içerisinde farklı yerlerde ücretsiz Wi-Fi bulabilmeniz mümkün. Bazı reklamların bağlantınız sırasında çıkmasını kabul ederek internete bağlanabilirsiniz. Ayrıca birçok kafe ve restoranda da ücretsiz Wi-Fi bulmanız mümkün.

Anlatılan bir hikâyeye göre yılbaşı ağacı süsleme geleneği Riga’da başlamış. Öğrendiğime göre eskiden burada olan bir tüccar loncası, her sene yeni yılda çam ağacı kesip meydanda bunu yakarlarmış. Bir yıl oldukça büyük bir ağaç kesip getirmişler ve ne yapacaklarına karar verememişler. Meydana bıraktıkları bu ağaç çocukların çok hoşuna gitmiş ve ağacı süslemişler. Sonrasında da bu durum hoşlarına gitmiş ve her yıl çam ağacı süslemeye başlamışlar. Bu şekilde de  bu durum günümüze kadar gelmiş.

Gezilecek yerleri öncelikle sizlerle liste olarak paylaşmak arkasından da açıklama ve fotoğraflarla ayrıntılara boğmak istiyorum J

Gezilecek Yerler Listesi

  • Art Nouveau Mimarisi Bölgesi
  • Nativity of Christ Cathedral
  • Saktas Çiçek Pazarı (Saktas Flower Market)
  • Letonya Özgürlük Anıtı (Monument of Freedom)
  • Barut Kulesi (Powder Tower) ve Letonya Savaş Müzesi (Latvian War Museum)
  • Merkez Pazarı (Central Market)
  • Aziz Peter Kilisesi (St. Peter’s Church)
  • Karakafalılar Binası (House of Blackheads)
  • Kedi Evi (The Cat House)
  • Üç Biraderler Evleri (The Three Brothers)
  • Dome Katedrali (Dome Cathedral)
  •  Jauniela
  • Büyük Christopher (Great Kristaps)
  • İsveç Kapısı (Swedish Gate)

Art Nouveau Mimarisi Bölgesi

Şehre limandan giriş yaptığımız için elimizdeki haritadan çizdiğimiz rotamızı bu bölgeden başlattık. Bölgeye limandan ulaşmak daha kolaydı. Böylece şehrin gezilecek yerlerini yukardan başlayarak görmeye başlamış olduk. Bu bölge STRELNIEKU IELA, ALBERTA IELA, ELIZABETH IELA caddelerinin/sokaklarının olduğu bölge. Bu bölge Art Nouveau mimari tarzında yapılmış binalardan oluşuyor. Bu mimari tarz hakkında çok fazla bilgim olmamakla beraber öğrendiğim kadarıyla, genel olarak bu mimari tarzda binalar farklı çiçek motifleri, insan figürleri, farklı şekil ve desenlerle süslenmiş.

Aslında bu sokaklarda insanların yaşamlarını sürdürdüğünü göreceksiniz. Normal şartlarda insanlar buralardaki binalarda yaşamlarını sürdürüyorlar. İlginç olansa insanların evlerinin fotoğraflarını çeken insanların hatta turist gruplarının binanın önünde durup binayı incelemeleri ve fotoğraf çekmeleridir. Düşünsenize birisi evinizin pencere pervazına ya da balkonunuza zoom yapmış fotoğraf çekiyor. Çekmesene arkadaşım! Özel hayata saygı hiç kalmamış J

Turist gruplarında rehberlerin uzun uzun anlattıkları şeyler olduğuna bakacak olursak eminim her binanın uzun bir tarihi ve hikâyesi de vardır.

Art Nouveau Mimarisi Örneği


Art Nouveau Mimarisi Örneği


Art Nouveau Mimarisi Örneği

Art Nouveau Mimarisi Örneği


Art Nouveau Mimarisi Örneği


Art Nouveau Mimarisi Örneği


Art Nouveau Mimarisi Örneği


Art Nouveau Mimarisi Örneği

Nativity of Christ Cathedral

Altın kubbeleri olan bir Rus Ortodoks kilisesidir. Dışarıdan çizgi filmlerdeki şatolar gibi görünüyor. İçeriye giriş ücretsiz fakat fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor. Ayrıca kılık kıyafete girerken dikkat ediyorlar. İçeriye giren bayanlar başlarını kapatıyorlar. Sanırım turistlere böyle bir zorunluluk yok ama herkesin kafasını kapalı gibi görünce bende üstümdeki hırkanın kapüşonunu kapatarak içeri girdim J

Nativity of Christ Cathedral


Nativity of Christ Cathedral

Saktas Çiçek Pazarı (Saktas Flower Market)

Gemide edindiğimiz haritada burası fotoğraf çekilmesi için işaretlenmişti. Bizimde yolumuzun üzerinde diye ne varmış burada da dedik ve önünden geçtik. Bir sıra boyunca yan yana dizilmiş çiçekçilerden oluşan bir yol kenarı.  Birçok bayanın görüntü olarak hoşuna gideceğini düşünüyorum. Çünkü rengârenk çiçekler ve farklı buketleri o kadar güzel süslemişler ve satıyorlar ki görüntünün hoşunuza gitmemesi imkansız diyebilirim.
Saktas Çiçek Pazarı

Letonya Özgürlük Anıtı (Monument of Freedom)

Namı değer Milda J Bu anıttaki bayanın adı. Elinde 3 tane yıldızı tutmakta. Bu yıldızlar ülkenin 3 bölgesini temsil ediyormuş. 1935 yılında açılan anıt, 1918-1920 yılları arasında Letonya’nın özgürlüğü için savaşanların anısına yapılmış.

Letonya Özgürlük Anıtı (Monument of Freedom)

Özgürlük anıtından eski şehire doğru yürürken bir köprünün üzerinden geçince sol tarafınızda bir saat göreceksiniz. Üzerinde kocaman Laima yazısı olan bir saat. Önce bu saate bir anlam veremedik normal bir saat dedik. Fakat azıcık ilerisinde bir çikolata dükkânı göreceksiniz. Dahası şehir içerisinde gezerken de bir sürü yerde Laima çikolatalarını da göreceksiniz. Çikolata severseniz bu çikolatalardan zevkinize göre olan çeşitlerini deneyebilirsiniz.


Barut Kulesi (Powder Tower) ve Letonya Savaş Müzesi (Latvian War Museum)

Birçok erkeğin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm Savaş müzesi, Barut Kulesinin hemen yanında yer almaktadır. Kule eski zamanlardan günümüze kadar gelmiş. Müzeyi gezmedik fakat görmek isteyenler için bahsetmeden geçmek olmazdı.
Barut Kulesi

Letonya Savaş Müzesi

Merkez Pazarı (Central Market)

Bu pazar yerinin özelliği Zeplin Hangarlarından yapılmış olmasıdır. Bu pazar yerinde giyecekten her türlü gıdaya kadar bir sürü farklı şeyi bulabilirsiniz.  Şehrin her yerinden kuşbakışı bakıldığında görülebildiği söylenmektedir.
Merkez Pazarı

Aziz Peter Kilisesi (St. Peter’s Church)

Bu kilisenin asansörle yukarı çıkıp şehri kuşbakışı görebileceğiniz bir kulesi de bulunmaktadır. Bu kilise ve kulesi çıkan bir yangında tamamen yanmış ve daha sonra tekrar yapılmıştır. Kuleye çıkış ücretli fakat şehri tepeden görebilmek açısından çıkılmasını tavsiye edebilirim. Yukarıdan tüm şehri görüp bolca fotoğraf çekebilirsiniz
Aziz Peter Kilisesi

Karakafalılar Binası (House of Blackheads)

Gösterişli bir bina ve meydan burada sizleri bekliyor J Eskiden Karakafalılar olarak bilinen bekâr yabancı tüccarlar loncasının binasıymış. Daha sonra restore edilmiş. Şu anda alt katında turizm ofisi bulunmaktadır.
Karakafalılar 

Kedi Evi (The Cat House)

Gördüğünüz zaman sıradan bir bina olarak değerlendireceğinizi söylemeden geçemeyeceğim. Farkı ise çatısında iki tane kara kedi figürünün olması. Lakin buranın önemi bence hikâyesinde J Eskiden bir tüccarlar loncası varmış. Bu evin sahibi o loncanın üyelerinden biriymiş. Loncanın yeri ise bu tüccarın evinin yanındaymış hemen. Bir gün bu tüccar loncadan atılmış, kızgınlık ve öfkesini ise evinin çatısına koydurduğu iki kara kedi figürünün arkalarını ve kuyruklarını loncaya doğru çevirerek ifade etmiş. Buna loncadaki diğer üyeler çok bozulmuşlar. Daha sonra aralarındaki sorun tatlıya bağlanmış ve tüccar loncaya tekrar kabul edilmiş. Bundan sonrada kedilerin kafasını loncaya doğru çevirmiş. Binanın önünde bir meydan bulunmaktadır. Buradan birçok insan kedilerin fotoğrafını çekmektedir. Ayrıca zaman içerisinde bu kara kedi figürü Riga’nın hediyelik eşyaları arasında yerini almış. Her yerde kara kedili hediyelik eşyaları göreceksiniz J

Üç Biraderler Evleri (The Three Brothers)

Burada yan yana üç binadan oluşan, Riga’nın Ortaçağ’dan günümüze kadar gelmiş üç evini görebilirsiniz. Küçücük bir sokağın içinde olan evlerin üzerinde yapım yıllarını da görebilirsiniz.

Dome Katedrali (Dome Cathedral)

Riga’nın ünlü bir kilisesidir. Biz orada olduğumuzda kilise bir tören için bir süreliğine kapatılmıştı ve maalesef içini göremedik. Dışardan fotoğrafı ise:

Jauniela

Bu cadde üzerinde birçok restoran bulunmaktadır. Bir çok filme ev sahipliği yaptığı söyleniyor. Yemek aramızı buradaki restoranlardan birinde verdik. Biz yemeğimizi yerken birçok insan gelip sokakta fotoğraf çekiliyordu. Hatta bir çift yere oturup, fotoğraf makinesini ayarlayarak kendi fotoğraflarını bile çekti hemen önümüzde. Bir ara bir düğün grubu geldi ve burada fotoğraflar çekildi. Yani kısacası çok meşhur bu sokak J Gidin ve fotoğrafınızı çekilin efenim J
Jauniela

Büyük Christopher (Great Kristaps)

Şehrin efsanelerinden birinin heykelidir. Daugava nehrinin kenarında bir heykeli bulunmakta fakat bu aslı değilmiş maalesef. Aslını Tarih müzesinde sergiliyorlarmış. Biz nehir kenarındaki kopyası ile idare ettikJ Bunun hikâyesini de yine burada heykelin önündeki açıklamadan okuyabilirsiniz.
Hatırladığım kadarıyla hikaye şu şekildeydi: Christopher, Daugava nehrinin kıyısında yaşayan biriymiş. Bir gün bir fırtına çıkmış ve nehir kabarıp taşmış. Cristopher bir küçük çocuk ağlama sesi duymuş ve sonra küçük bir çocuğu sularla boğuşurken görmüş. Düşünmeden sulara atlayıp çocuğu kurtarmış. Ertesi gün sular durulmuş ve hava normale dönmeye başlamış. Olanlar o zaman olmuş… Çocuk birden bire kaybolmuş ve yerinde bir kasa mı kese mi ne altın kalmış. Cristopher da bu altınları Riga’nın kurulması için harcamış ve şehri kurmuş.
Büyük Christopher

İsveç Kapısı (Swedish Gate)

Eski zamanlardan beri korunan bir şehir kapısı. Kapının her iki yanından giden küçücük taş bir sokak var. Görünüşü çok sevimli. Gitmişken o sokaklardan da yürümenizi öneririm.

Bunların dışında da Daugava nehri kenarında yeni bir kütüphaneleri yer almaktadır.

Ayrıca nehir üzerinde köprüleri ve birkaç bankanın gökdelenleri de görülebilmektedir.

Riga, oldukça küçük ama eski yapısını korumuş sevimli bir şehir.  Eski şehrini maddeler arasında yazmadım fakat bu belirttiğim birçok yer eski şehrin içinde olduğu için, bir yerden bir yere giderken eski şehri tamamen gezmiş oluyorsunuz J Riga’da ulaşım için her hangi bir araca ihtiyaç duymadık. Her yere yürüyerek gittik. Haritadan bakınca sanki geniş bir alanmış gibi görünse de turistik bölgeler belirli bir alana toplanmış.  Umarım sizde Riga’yı görmekten mutlu olur ve güzel zaman geçirmiş olarak evinize dönersiniz J

Bir başka gezide görüşmek üzere…
İyi seyahatler J















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder