Bugünkü durağımız Letonya’nın sevimli ama bir o kadar da
tarih kokan Baltık Denizi kıyısındaki başkenti Riga J Riga Riga Riga Riga ….
Birçok eski yerleşim yerleri gibi Riga’da su kenarında
kurulmuş bir şehir. Yalnız kendisi su kenarında olma konusunda oldukça şanslı
sayılır. Şehir Baltık Denizinin kıyısında olmakla beraber ortasından da Daugava
Nehri geçmektedir. Daugava, Letonya’nın en büyük nehriymiş. Daugava, nehrin
Letoncadaki ismi olup, “büyük su” anlamına gelmekteymiş. Riga ile ilgili
açıklamalara geçmeden tüm turistlerin merak ettiği bazı temel bilgileri
vermenin yararlı olacağını düşünüyorum J
Ülke:
Letonya (İngilizce: Latvia)
Para Birimi:
Euro (Avrupa Birliği'nin ortak para birimi olan Euro'yu kullanan 18'inci ülkedir.
01.01.2014 de Euro kullanmaya başlamışlar. )
Dil:
Letonca ya da Latça. Riga’daki nüfusun büyük bir kısmı Rus olduğundan Rusça da anlaşılan
bir dilmiş. (Turistik bölgelerde
İngilizce ile rahatlıkla seyahat edebilirsiniz. Genç nüfusun büyük çoğunluğu
İngilizce konuşabilmektedir.)
Riga’ya İstanbul’dan direk uçuşlar bulunmaktadır. Fakat şahsi
görüşümü söyleyecek olursam, sadece Riga’yı ziyaret etmek için bir gezi planı hazırlamayın.
Riga bir gün içinde gezilip her şeyi yapabileceğiniz kadar küçük bir şehir. Ben
müzelerin hepsini gezerim, gezdiğim yerleri sindire sindire gezerim derseniz 2
gün yeter. Hadi bilemedin 3 gün ama 3. gün sokakları ezberlersiniz sanırım J
Riga’ya ulaşım için önerim Baltık denizi ülkelerinden gemi
yolculuğu ile gitmenizdir. Bir süreliğine Stockholm’de yaşadığımız için, eşimle
ben deniz yoluyla Riga’ ya gittik. Stockholm’den gün aşırı
kalkan gemilerle 17-18 saat süren bir deniz yolculuğuyla Riga’ya
ulaşabilirsiniz. Kendinize ait kamaranızda istediğiniz zaman dinlenebilir,
sabaha kadar süren gemideki eğlencelere katılıp, farklı bütçelere uygun
restoranlarından birinde yemek yiyip, isterseniz de Free-shop dan alış veriş
ederek bir çok şeyi gemi de yaparak oldukça eğlenceli bir yolculuk sonucunda
Riga’ya ulaşabilirsiniz (Tur şirketi sahibi gibi konuştum sanki J )
Riga’nın İsveç kadar güvenli olmadığını farklı sitelerde
eminim okumuşsunuzdur. Fakat öyle gözünüzün korkacağı gibi bir şehir de
olmadığını düşünüyorum. Her türlü olumsuz duruma karşı dikkatli olmakta yarar
var tabi ;)
Şehirdeki gelir dağılımındaki farkı hemen fark
edeceksinizdir. Komünizmin etkilerini her ne kadar silmeye çalışsalar da ara
ara gözünüze çarpan gelir farkını gösteren işaretleri yakalayacaksınızdır. Bir
tarafta gerçekten ihtiyacı olduğunu giyim kuşamlarından anlayacağınız
insanların yanında son model arabalara binen, markalı kıyafetler giyen insanlar
da şehir içinde gözünüze çarpacaktır.
Kısaca Letonya’nın yakın tarihinden de bahsetmek yararlı
olabilir diye düşünüyorum. Zira beni düşünceden düşünceye götüren farklı bir
bağımsızlık hikâyesi vardır kendisinin. Letonya 1991 yılına kadar Sovyetler
Birliğine bağlı bir ülkeymiş. Baltık ülkelerinden Litvanya, Letonya ve Estonya
halkı 23 Ağustos 1989 da el ele tutuşarak Tallinn’den Riga’ya ve buradan da
Vilnius’a kadar uzanan 600 kilometrelik bir zincir oluşturup dünyaya bağımsızlık
isteklerini duyurmuşlar. Bundan 2 yıl sonrada Letonya bağımsızlığını ilan
etmiş. Bu üç ülkenin oldukça medeni şekilde bağımsızlık isteklerini önce
dünyaya duyurmaları ve arkasından da özgürlüklerini kazanmaları bize oldukça
ilginç geldi doğrusu. Ekonomik olarak kendilerini tam olarak toplayamamış ve
komünizmin üzerlerinde yarattığı bazı etkileri tamamen silememiş olsalar da
bence tuttukları yol oldukça başarılı.
Riga, 2014 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiş.
Bizim gezimizde 2014 yılında olunca etrafta bunun için yaptıkları farklı
düzenlemeleri ve reklamları da görme şansımız oldu. Hatta gezimizin Cumartesi günü
olmasından mı yoksa her zaman mı var bilememekle beraber, şehrin merkezinde
farklı noktalarda turistlere yardımcı olan gençleri bile gördük. Hatta
yaşadığımız bir şeyi de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Elimizdeki haritada
hangi yöne gitsek diye düşünürken genç bir bayan yanımıza gelerek yardımcı
olmasını isteyip istemediğimizi sordu. Yaptığı incelik çok hoşumuza gitti
doğrusu. Belki küçük bir şey ama bizim artık bu konuda anlatacak bir hikâyemiz
olmuş oldu J Ne
de olsa Avrupa ülkesi arkadaş…
Şehir içerisinde farklı yerlerde ücretsiz Wi-Fi bulabilmeniz
mümkün. Bazı reklamların bağlantınız sırasında çıkmasını kabul ederek internete
bağlanabilirsiniz. Ayrıca birçok kafe ve restoranda da ücretsiz Wi-Fi bulmanız
mümkün.
Anlatılan bir hikâyeye göre yılbaşı ağacı süsleme geleneği
Riga’da başlamış. Öğrendiğime göre eskiden burada olan bir tüccar loncası, her
sene yeni yılda çam ağacı kesip meydanda bunu yakarlarmış. Bir yıl oldukça
büyük bir ağaç kesip getirmişler ve ne yapacaklarına karar verememişler.
Meydana bıraktıkları bu ağaç çocukların çok hoşuna gitmiş ve ağacı süslemişler.
Sonrasında da bu durum hoşlarına gitmiş ve her yıl çam ağacı süslemeye
başlamışlar. Bu şekilde de bu durum
günümüze kadar gelmiş.
Gezilecek yerleri öncelikle sizlerle liste olarak paylaşmak
arkasından da açıklama ve fotoğraflarla ayrıntılara boğmak istiyorum J
Gezilecek
Yerler Listesi
- Art Nouveau Mimarisi Bölgesi
- Nativity of Christ Cathedral
- Saktas Çiçek Pazarı (Saktas Flower Market)
- Letonya Özgürlük Anıtı (Monument of Freedom)
- Barut Kulesi (Powder Tower) ve Letonya Savaş
Müzesi (Latvian War Museum)
- Merkez Pazarı (Central Market)
- Aziz Peter Kilisesi (St. Peter’s Church)
- Karakafalılar Binası (House of Blackheads)
- Kedi Evi (The Cat House)
- Üç Biraderler Evleri (The Three Brothers)
- Dome Katedrali (Dome Cathedral)
- Jauniela
- Büyük Christopher (Great Kristaps)
- İsveç Kapısı (Swedish Gate)
Art
Nouveau Mimarisi Bölgesi
Şehre limandan giriş yaptığımız için elimizdeki haritadan
çizdiğimiz rotamızı bu bölgeden başlattık. Bölgeye limandan ulaşmak daha
kolaydı. Böylece şehrin gezilecek yerlerini yukardan başlayarak görmeye
başlamış olduk. Bu bölge STRELNIEKU IELA, ALBERTA IELA, ELIZABETH IELA
caddelerinin/sokaklarının olduğu bölge. Bu bölge Art Nouveau mimari tarzında
yapılmış binalardan oluşuyor. Bu mimari tarz hakkında çok fazla bilgim olmamakla
beraber öğrendiğim kadarıyla, genel olarak bu mimari tarzda binalar farklı
çiçek motifleri, insan figürleri, farklı şekil ve desenlerle süslenmiş.
Aslında bu sokaklarda insanların yaşamlarını sürdürdüğünü
göreceksiniz. Normal şartlarda insanlar buralardaki binalarda yaşamlarını
sürdürüyorlar. İlginç olansa insanların evlerinin fotoğraflarını çeken
insanların hatta turist gruplarının binanın önünde durup binayı incelemeleri ve
fotoğraf çekmeleridir. Düşünsenize birisi evinizin pencere pervazına ya da
balkonunuza zoom yapmış fotoğraf çekiyor. Çekmesene arkadaşım! Özel hayata
saygı hiç kalmamış J
Nativity
of Christ Cathedral
Altın kubbeleri olan bir Rus Ortodoks kilisesidir. Dışarıdan
çizgi filmlerdeki şatolar gibi görünüyor. İçeriye giriş ücretsiz fakat fotoğraf
çekilmesine izin verilmiyor. Ayrıca kılık kıyafete girerken dikkat ediyorlar.
İçeriye giren bayanlar başlarını kapatıyorlar. Sanırım turistlere böyle bir
zorunluluk yok ama herkesin kafasını kapalı gibi görünce bende üstümdeki
hırkanın kapüşonunu kapatarak içeri girdim
J
|
Nativity of Christ Cathedral
|
|
Nativity of Christ Cathedral
|
Saktas
Çiçek Pazarı (Saktas Flower Market)
Gemide edindiğimiz haritada burası fotoğraf çekilmesi için
işaretlenmişti. Bizimde yolumuzun üzerinde diye ne varmış burada da dedik ve
önünden geçtik. Bir sıra boyunca yan yana dizilmiş çiçekçilerden oluşan bir yol
kenarı. Birçok bayanın görüntü olarak
hoşuna gideceğini düşünüyorum. Çünkü rengârenk çiçekler ve farklı buketleri o
kadar güzel süslemişler ve satıyorlar ki görüntünün hoşunuza gitmemesi imkansız
diyebilirim.
|
Saktas Çiçek Pazarı |
Letonya
Özgürlük Anıtı (Monument of Freedom)
Namı değer Milda
J
Bu anıttaki bayanın adı. Elinde 3 tane yıldızı tutmakta. Bu yıldızlar ülkenin 3
bölgesini temsil ediyormuş. 1935 yılında açılan anıt, 1918-1920 yılları
arasında Letonya’nın özgürlüğü için savaşanların anısına yapılmış.
|
Letonya Özgürlük Anıtı (Monument of Freedom)
|
Özgürlük anıtından eski şehire doğru yürürken bir köprünün
üzerinden geçince sol tarafınızda bir saat göreceksiniz. Üzerinde kocaman Laima
yazısı olan bir saat. Önce bu saate bir anlam veremedik normal bir saat dedik.
Fakat azıcık ilerisinde bir çikolata dükkânı göreceksiniz. Dahası şehir
içerisinde gezerken de bir sürü yerde Laima çikolatalarını da göreceksiniz.
Çikolata severseniz bu çikolatalardan zevkinize göre olan çeşitlerini
deneyebilirsiniz.
Barut
Kulesi (Powder Tower) ve Letonya Savaş Müzesi (Latvian War Museum)
Birçok erkeğin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm Savaş
müzesi, Barut Kulesinin hemen yanında yer almaktadır. Kule eski zamanlardan
günümüze kadar gelmiş. Müzeyi gezmedik fakat görmek isteyenler için bahsetmeden
geçmek olmazdı.
|
Barut Kulesi |
|
Letonya Savaş Müzesi |
Merkez
Pazarı (Central Market)
Bu pazar yerinin özelliği Zeplin Hangarlarından yapılmış
olmasıdır. Bu pazar yerinde giyecekten her türlü gıdaya kadar bir sürü farklı
şeyi bulabilirsiniz. Şehrin her yerinden
kuşbakışı bakıldığında görülebildiği söylenmektedir.
|
Merkez Pazarı |
Aziz
Peter Kilisesi (St. Peter’s Church)
Bu kilisenin asansörle yukarı çıkıp şehri kuşbakışı
görebileceğiniz bir kulesi de bulunmaktadır. Bu kilise ve kulesi çıkan bir yangında tamamen yanmış ve daha sonra tekrar yapılmıştır. Kuleye çıkış ücretli fakat şehri
tepeden görebilmek açısından çıkılmasını tavsiye edebilirim. Yukarıdan tüm şehri
görüp bolca fotoğraf çekebilirsiniz
J
|
Aziz Peter Kilisesi |
Karakafalılar Binası (House of Blackheads)
Gösterişli bir bina ve meydan burada sizleri bekliyor
J Eskiden Karakafalılar
olarak bilinen bekâr yabancı tüccarlar loncasının binasıymış. Daha sonra
restore edilmiş. Şu anda alt katında turizm ofisi bulunmaktadır.
|
Karakafalılar |
Kedi
Evi (The Cat House)
Gördüğünüz zaman sıradan bir bina olarak değerlendireceğinizi
söylemeden geçemeyeceğim. Farkı ise çatısında iki tane kara kedi figürünün
olması. Lakin buranın önemi bence hikâyesinde
J
Eskiden bir tüccarlar loncası varmış. Bu evin sahibi o loncanın üyelerinden
biriymiş. Loncanın yeri ise bu tüccarın evinin yanındaymış hemen. Bir gün bu
tüccar loncadan atılmış, kızgınlık ve öfkesini ise evinin çatısına koydurduğu
iki kara kedi figürünün arkalarını ve kuyruklarını loncaya doğru çevirerek
ifade etmiş. Buna loncadaki diğer üyeler çok bozulmuşlar. Daha sonra
aralarındaki sorun tatlıya bağlanmış ve tüccar loncaya tekrar kabul edilmiş. Bundan
sonrada kedilerin kafasını loncaya doğru çevirmiş. Binanın önünde bir meydan
bulunmaktadır. Buradan birçok insan kedilerin fotoğrafını çekmektedir. Ayrıca zaman
içerisinde bu kara kedi figürü Riga’nın hediyelik eşyaları arasında yerini
almış. Her yerde kara kedili hediyelik eşyaları göreceksiniz
J
Üç
Biraderler Evleri (The Three Brothers)
Burada yan yana üç binadan oluşan, Riga’nın Ortaçağ’dan
günümüze kadar gelmiş üç evini görebilirsiniz. Küçücük bir sokağın içinde olan
evlerin üzerinde yapım yıllarını da görebilirsiniz.
Dome
Katedrali (Dome Cathedral)
Riga’nın ünlü bir kilisesidir. Biz orada olduğumuzda kilise
bir tören için bir süreliğine kapatılmıştı ve maalesef içini göremedik.
Dışardan fotoğrafı ise:
Jauniela
Bu cadde üzerinde birçok restoran bulunmaktadır. Bir çok filme
ev sahipliği yaptığı söyleniyor. Yemek aramızı buradaki restoranlardan birinde
verdik. Biz yemeğimizi yerken birçok insan gelip sokakta fotoğraf çekiliyordu.
Hatta bir çift yere oturup, fotoğraf makinesini ayarlayarak kendi
fotoğraflarını bile çekti hemen önümüzde. Bir ara bir düğün grubu geldi ve
burada fotoğraflar çekildi. Yani kısacası çok meşhur bu sokak
J Gidin ve fotoğrafınızı
çekilin efenim
J
|
Jauniela |
Büyük Christopher (Great Kristaps)
Şehrin efsanelerinden birinin heykelidir. Daugava nehrinin
kenarında bir heykeli bulunmakta fakat bu aslı değilmiş maalesef. Aslını Tarih
müzesinde sergiliyorlarmış. Biz nehir kenarındaki kopyası ile idare ettikJ Bunun hikâyesini de
yine burada heykelin önündeki açıklamadan okuyabilirsiniz.
Hatırladığım kadarıyla hikaye şu şekildeydi: Christopher,
Daugava nehrinin kıyısında yaşayan biriymiş. Bir gün bir fırtına çıkmış ve
nehir kabarıp taşmış. Cristopher bir küçük çocuk ağlama sesi duymuş ve sonra
küçük bir çocuğu sularla boğuşurken görmüş. Düşünmeden sulara atlayıp çocuğu
kurtarmış. Ertesi gün sular durulmuş ve hava normale dönmeye başlamış. Olanlar
o zaman olmuş… Çocuk birden bire kaybolmuş ve yerinde bir kasa mı kese mi ne
altın kalmış. Cristopher da bu altınları Riga’nın kurulması için harcamış ve
şehri kurmuş.
|
Büyük Christopher |
İsveç
Kapısı (Swedish Gate)
Eski zamanlardan beri korunan bir şehir kapısı. Kapının her iki yanından giden küçücük taş bir sokak var. Görünüşü çok sevimli. Gitmişken o sokaklardan da yürümenizi öneririm.
Bunların dışında da Daugava nehri kenarında yeni bir
kütüphaneleri yer almaktadır.
Ayrıca nehir üzerinde köprüleri ve birkaç bankanın
gökdelenleri de görülebilmektedir.
Riga, oldukça küçük ama eski yapısını korumuş sevimli bir
şehir. Eski şehrini maddeler arasında yazmadım
fakat bu belirttiğim birçok yer eski şehrin içinde olduğu için, bir yerden bir
yere giderken eski şehri tamamen gezmiş oluyorsunuz J Riga’da ulaşım için her hangi
bir araca ihtiyaç duymadık. Her yere yürüyerek gittik. Haritadan bakınca sanki
geniş bir alanmış gibi görünse de turistik bölgeler belirli bir alana
toplanmış. Umarım sizde Riga’yı
görmekten mutlu olur ve güzel zaman geçirmiş olarak evinize dönersiniz J
Bir başka gezide görüşmek üzere…
İyi seyahatler J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder